14 Aralık 2009 Pazartesi

Patolojik bir kahkaha



Sonrası video kayıtları ve fotoğraflar. Kendimi dans ederken görüyorum. Hatırladığım ses ve ışıklar ve çarptığım insanlar. Sürekli konuşuyorum. Noah klanını toplamış şiirsel bir vaaz verirken ben huzuru bozuyorum. Herkes uçmuş olmasına rağmen Noah’ı dinliyor kendilerinden geçiyorlar.
Noah bizim şamanımız.
Hepimizin ruhunu süpürüp birleştiriyor.
Vücudumuza giren kimyasallar algılarımızı değiştiriyor. Beynimiz alıştığı haberleşme sistemini terk ediyor. Prionlar kuvvetleniyor. Belirsiz ve ölümsüz oluyoruz. Hepsi eğitilerek, perdeyi kaldırmayı unuttuğumuz için. Hepsi eğitilerek sakatlandığımız için. Bu yüzden bitkilere ihtiyaç var, dumana ihtiyaç var.
Meraklılarla kendini kaptıranları ayırmak gerekir. Academy of art gecemize turist gibi katılıyor. Bizden yararlanmak istiyorlar. Fakat kendilerini vermeden.
İçinizde sesler duyuyorsunuz. Görüntüler başkalaşıyor. Noah’ta yerli kanı olmalı. Sanki hepimiz “uluma”yı dinliyoruz. Çoğumuz içeceklerle ilgiliyizdir. Çoğumuz kahkahalarla ve güzel bir kızın iri göğüsleriyle. Burada her şey diriliyor. Burada size ruhunuzu çağırmanız için bir fırsat sunuluyor. Etinizden ayrılmayan ruhunuz. Noah, Walt Whitman’ı anlatıyor. Otopside sağlam tek organı beyniydi diğerleri iflas etmişti. İç savaşta kendini yaralı askerlere adamış ama tüberküloz kapmıştı. Whitman şöyle der diyor Noah: “ter kokum duadan güzeldir” tahmin edersiniz yüzünü buruşturanların sayısı hiç de az değil. Ruhumuz etimizle bütün olduğundan ısırıyoruz bir başkasının dudaklarını. “ısırmam havlamamdan fenadır”
Noah bana bir şey öğretmiyor zihnimde bir deneyimi uyandırıyor.
Noah bir şaman, o bizim aracımız.
Tütsülü kafalarla kendimizi müziğe bırakıyoruz. Ses sistemine bağlanmış iki macbook’un başında iki kafayı yemiş tip var.
Telefonda toplasan 19 kelime kadar. Bazı geceler yanınızdakini uzaylılar kaçırıyor ve yerine bir başkasını bırakıyor. Allahın belası götten bacaklı uzaylılar. Sümük gibi elleriyle size de dokunuyorlar ve ürperiyorsunuz. 19 kelime ile bana özetliyor. 19 kelimelik bildiri. Konuşma değil.
Birini terk edecekseniz en azından ona gerçek nedenini söyleyecek kadar nazik olun. Neyi kast ettiğimi biliyorsun! Aşağılık bir hikaye anlatmayın ya da ‘kendinize bile açıklayamadığınız bazı duyguların baskısı’ndan bahsetmeyin. Başka birine aşıksanız bilmek istiyoruz. O götün kim olduğunu da. Varsa bir resmi lütfen. Yakın bir arkadaşımızsa yeterince mermi lütfen. Bir balta lütfen. Hepinizi lime lime edeceğim. Uçmuş grubumuzla and içiyoruz. Noah: “ ne olmam gerekirse o olurum diyor” “ben ben’im” diyor.
Bir gün kendi ellerimle gırtlağıma sarılacağım ve olmam gereken şey için kendimi yok edeceğim.
Üzülüp acıyor, nazik oluyor bana. 19 kelimelik nezaket gösterisi. Isırmam havlamamdan fenadır. Şimdi siktir git. Size bağırmamıza izin verin. Çünkü ihanet ediyorsunuz. Çünkü adımlarınızı değiştiriyorsunuz. Çünkü bizi yanlış ayakta yakalayıp belimizi kırıyorsunuz. Peri tozumuzu süpürüp pencereden bırakıyorsunuz. Kıçımızdaki tekme derin bir tünel açıyor filmde dediği gibi : “öyle bir tünel ki trafik polisine ihtiyaç var”
Gözlerini devirip abarttığımı söyleyecek allahın belası ruh emici.
Sadece bir kaç hafta. Arıyorum. Şimdi konuşamıyor. Çünkü yanında kafasını baltayla ikiye ayıracağım bir herif duruyor değil mi? Sakin olmaya davet ediliyorum. Bu yaptığım sadece daha büyük bir hayal kırıklığına neden oluyormuş. Umrumda mı? Ben bu değilmişim. Burada patolojik bir kahkaha attığımı tahmin edersiniz. Sen bu musun peki? Bizimle karşılaşacak cesareti gösterin en azından. Noah: “köpekler ise dışarı atılacaktır” diyor. Telefonun ucunda inleyen köpek benim aslında. Ne konuda hakkınızı aradığınızı bile bilmiyorsunuz. İşlenen soğukkanlı cinayet sinirinizi bozuyor. Herkese bir parça anlatıp Leah’nın meraklı kollarına dönüyorum. Ona “ben eve dönemeyeceğim” diyorum. Ne demek istediğimi hemen anladığını irileşen gözlerinde görüyorum.

8 Aralık 2009 Salı

Nuh'un Partisi



"Don't you love me?" John Wellington



Onlara işimi anlattım. Kendimizden bahsetmenin en eğlenceli şey olduğunu sanıyoruz ya ondan galiba. Tamam öyleyse bu ilginizi çekecek. Biriyle tanışmalıyım. Onunla ilgilenip aklımdakileri unutmalıyım. Hadi tanışalım. Biz paranızı nasıl harcamayı tercih ettiğinize bakarız. Bir topluluk olarak sizi parçalar ve eğilimlerinizi not ederiz. Sizi soyutlaştırıp bir grubun içine dahil ederiz. Siz B tipi tüketici grubundasınız. Siz taksideyken taksimetreyi kontrol eden insanlar yığınının bir parçasısınız. Siz kasada kredi kartınızın sorun çıkartmaması için dua edenler yığınının sessiz bir parçasısınız. Sıradan hissettirmek istemezdim fakat daima sizi anlatan bir üst başlık vardır.
Biricik olmadığınızı söylemek istemem ama bana oturma odanızın fotoğrafını gönderin ve bendeki yüzlercesiyle karşılaştırmama izin verin ve aman allahım siz başkasının evinde oturuyorsunuz.
Ben soruları hazırlarım. Soruları hazırlamaya bayılırım. Soruları birbirinden uzaklaştırdıkça asıl cevap yaklaşır.
Yanlış sorular: Ürünümüzden memnun kaldınız mı?
Başka bir markayı tercih eder miydiniz?
Tanrım biri sizi terk ederken ona sormak isteyeceğiniz türden her sorunun cevabı yanlıştır.
İnsanın eğilimleri o anın ruhundan etkilenir.
Doğru cevap için yanlış bilgiler verin.
Sorularınız merak değil yönlendirme içermeli çünkü birbiriyle çelişen yönlendirmeler onun yalan söyleme tarzı hakkında bilgi verir.
Yalan söyleme tarzımız yaşam tarzımızdır.
Binlerce insanı tek bir insana dönüştürürüz inanın bu mümkün.
Bugün her zaman olduğundan daha çok mümkün.
İnsanlara ne istediklerini söylemeniz gerekir. Bunu istiyorsunuz.
Bunu istemelisiniz. Bir ürünü simgelerle donatın bırakın bilinçaltlarına aksın. Bunlar sır değil ama işe yarar. İneği sağmak sır değildir ama inanın işe yarar.
Bu sırada flaşlar patlıyor. Küçük sınıfım poz vermeye başlıyor.
Yanlış soru: O şu anda ne yapıyor?
İlgilenmiyor olmam gerekirdi. Çünkü benimle değilse başkasıyladır.
Çünkü yalnız kalmak için terk etmedi beni.
Çünkü sürtüğün azgın bir iştahı var bu artık onunla olmadığınızda sizi gerçekten korkutur.
Doymayı bekliyor.
Yanlış soru: peki o halde neden beni sevdiğini söyledi?
Dikilmiş bir penisle konuşamazsınız. Ya da hadi deneyin. Ne anlatabilirsiniz?
Birinin yerini diğeri doldurur. Vurgu 'doldurur' kelimesinde.
Bencil sürtük şu anda beslenme saatinde.
Geçmişimiz oluşum halinde sevgili fıstıklar. Gözlüğümü çıkarıp sizi uçurmama izin verin. Hala ilginçken.
Sonunda uçan bir adamın bile varlığı sinirinizi bozabilir. Rüzgardan şikayet edersiniz. Ne yazık ki beni açmanıza izin vermeyeceğim.
Yalnız kalıp evin içinde "hassiktir" "hassiktir" diye dolaştığım anı anlatmamı da ister misiniz?
Yanlış soru: Beni terk edecek misin?
Yanlış dilek: Beni bırakma
Kendimize inanmaya programlanmışız. Birinin hayatını mahvedebiliriz. Yüzlerce kişiyi öldürmek umrumuzda bile olmayabilir. Fakat aniden frene basıp bir kirpinin hayatını kurtarırız. Kirpinin bağırsaklarını götünden çıkartmamak bir anda önemli olur. Bu bizi merhametli yapar. Ben iyi biriyim. Hayır götün tekisin. Bu o kadar açık ki!
Gerçeği ve gerçekle birlikte kendimizi üretiyoruz. İlkeleri olan bir puşt oluyoruz. Bakın azgın yavrularım, hani bazı sabahlar iç sızısıyla karışık bir huzurla uyanırsınız ya bu, artık hormonların geri dönüşümüdür sadece. Sen yine aynı kaltaksın.
Ben aynı puştum. Sana her şeyi söyler ve senden her şeyi alırken zevkten ürperirim.
Burada küçük sınıfımla fotoğraf çektiriyorum.
Umudum giderek azalıyor tam bu anda beni kurtarmasını beklediğimi fark ediyorum.
Aynı cümlelerle beni kurtarmıştı. Yazılışı ve söylenişi aynı.
Başlatan şey yok eden şeye de dönüşebiliyor.
Düşünceleriniz bir meslek hastalığı gibi. Başka bir disiplinin diliyle anlatınca sikişmek arzunun nesneye uyguladığı basıncın artıp hacminin genişlemesi olarak ifade edilebiliyor. Bana academy of arts'da okuduklarını söylüyorlar.
Kendini sürekli tekrarlayan bir telefon konuşması enstelasyonu öneriyorum.
Suda eriyen aspirinlerle ilgili bir video öneriyorum.
Bu sırada aldığım şeyler içimde birer birer patlıyor. Sana karıştırma demiştim der gibi bakacak Noah. Siktir et der gibi bakacak ona Hakan.
Leah'yı arıyorum, onun bir köşeye çekildiğini ve sıkıldığını düşünüyorum.
Bok karı gayet güzel eğleniyor. Onu gözlerini kapatmış, sarsılarak ve titreyerek dans ederken ve elleriyle boşluğu okşarken buluyorum. Boşluğun yerini alıyorum hemen. Bana çok iyi olduğunu söylüyor. Terlemiş ve bana baktığından emin değilim. Birazdan onun gibi olacağım. Bana öncülük ediyor. Beni kimse kurtarmayacak. Ben de kendimi kurtarmayacağım.
Ben kendini kurtaramayan insanlar grubundanım. Ben daha kötüsü bir başkasının, hayatını mahvetmesine izin verenler grubundanım. Buraya bakıyorum ve aslında en fazla 5-6 kişiyiz. 5-6 grup. Bazen bir kişi birden fazla grupta. Her hayvandan bir çift yeterli.
Yanlış soru: Beni sevmen için ne yapamam gerekiyor?
Yanlış soru: Fikrini değiştirmenin bir yolu yok mu?

4 Aralık 2009 Cuma

Savunma 2


Thom Yorke-Eraser


Hepsi nasıl bir satış yaptığınızla ilgili. İyi bir sunum her şeyi çözer her şeyi kabul ettirir. Kim olduğumun önemi kalmaz böylece. Kime dönüşeceğim, ihtiyaç halinde kim olacağım önemlidir. Boş bir kartvizit uzatırım ne olmam gerekiyorsa onu yazarlar. Tümüyle açık ve eklenebilir. Ben bir fikirden ibaretim. Ben yüzüm değilim ya da sesim değilim, bitirdiğim okul beni oluşturmaz. Artık uzmanlığın sonuna gelindi. Kimse o en derindeki bilgiyi aramıyor çünkü orada öyle bir şey olmadığını artık herkes biliyor. Ben ana-babamın doğaçlamasıyım. Ben kendimin doğaçlamasıyım. Bugün portakal suyu içecek vakti buldum ve birine yol verdim. Bugün iyi göründüğümü herkes biliyor. Bugün birini beğenip gizlice alt dudağımı ısırdım. İçimden bir ses çıkardım. Ben heyecanlanan ve çığlık çığlığa yaşayan bir fikirler bulutuyum. Ben kendi dengemi kuruyorum. Tekrarları sevenler için doğru seçenek değilim. Lütfen zahmet etmesinler. Yöntemlere inanırım kafamı bunlarla doldurdum ödevler verdim ve başarılı oldum. Fakat kuralsız çözümlerin gücünden de haberdarım. Alıntıyı değil kendim denemeyi tercih ederim. Hepsi nasıl bir sahne kurguladığınızla ilgili. Kendimi sunar ardından son ana kadar ortalıklarda görünmem. Kapanış güçlüdür. Onları bir fikre inandırırım. Onları yükseltirim. Yan yana düşünülemeyen şeyleri bir araya getirin. Hepsi bununla ilgili. Ellerimi ceplerine uzatır ve katıldıkları hayalin bedelini onlardan alırım. Doğaçlama performansla katı bir takvime ikna ederim onları. Fakat buradaki trajediyi anlamakta güçlük çekiyorum. Hepimiz aklı başında insanlarız. Ben yaşadığım her şeye dışarıdan baktım ve ondan uzaklaşmaya başladım. Biraz büyümeli ve yaptığımızın saçma olduğunu ikimiz de görmeliydik. Ben gördüğüm için suçlu oluyorum öyle mi? Onun diliyle konuşacak olursak o nasıl masal bitince fareye dönüştüyse (amacı ne acındırmak mı kendini?) ben de pis bir şıllığa dönüşmüştüm. Keşke böyle olmasa, kimse bunun olacağını düşünerek başlamaz. Ben de öyle düşünmedim. Kendimi onun uzağında bir hayat yaşarken düşünemedim. Fakat aşk da insanlar gibi doğuyor büyüyor ölüyor. Bazı aşklarımız yaşlılık hastalığına tutuluyor erkenden yok oluyor. Bizimki karmakarışıktı. Buna 'güzel', 'olağanüstü' 'inanılmaz' filan diyorduk. Karmaşayı, tuhaflığı nasıl açıklamak istediğinle ilgili. Daha da büyük laflar etmek gerekirse yani ne bileyim yıldızlar bile ölüyor sonunda bu onların bir zamanlar ışıldadığı gerçeğini değiştirmez. Ki pek çok klişeye konu olmasına rağmen değinmeden edemeyeceğim gördüğümüz pek çok yıldız çoktan ölüp gitmiştir. Hayalleriyle fazla meşgul oluyor yaşaması gerektiğini unutuyor. Bizim birlikte olmamız diye bir ihtimal yoktu. Tamam zırvaladığımı kabul ediyorum pek çok kez onu tam tersine ikna etmeye çalıştım. Fakat ne olup bittiğine bakmak için nasıl desem hani kız arkadaşınızın kıçına bakmak için biraz yavaşlayıp sizi geçmesine izin verirsiniz ya onun gibi. Aynı hızla ilerlemeyince kendimi bir başka yerde buldum. Yaptığı şey etrafımda koşup kendini yormak beni üşütmek.
Ben kötü biri mi oluyorum?
Hayır.
Bu iyi ve kötünün ötesinde. Kendi içine çöküp ne var ne yok hepsini yok etmezse bunu onun da anlayacağını sanıyorum.
Kendimi koruyorum işte. Böyle iyiyim. Hepimiz başkalarına olduğumuzdan çok daha fazla kendimize sadığız. Onun yanında fikrim değişebilir bilemiyorum kokusu beni etkiler bunu istemiyorum.
Zaman kaybetmek istemiyorum. Daha çok zaman kazanmak için şimdi bir kısmını öldürüyorum.
Güldüğümde bu gerçek.
Uyanıyorum ve doğru yolda olduğumu biliyorum.
Çevremi arkadaşlar ve onların arkadaşları kuşatıyor. Gürültünün içinde kendi eksikliğinizi unutabilirsiniz.
Benim eksiğim yok.
Gerçekten güzel olduğumu görebiliyorum.
Hangi gerçeği istediğime karar veriyorum. Kırılacak bir şey yok bunda.
İnandıkça kurtuluyorum.
Sadece içimden bir tekrar geçiyor tam bu değil ama tercüme etmek gerekirse 'mutsuz olamayacak kadar güzelsin' diyor.
İyi bir partiyi tercih ederim vicdan azabının yerine
Vedalaşmanın yerine karaokeyi tercih ederim.
Hüzünlü bir cinsel hatıra yerine henüz tadılmış bir ilk dokunuşu tercih ederim.
Birini yaşamınıza almak zordur ama yapabilirsiniz. O benim yaşamımdaydı.
Birini yaşamınızdan çıkartmak zordur ama yapabilirsiniz.
Yaşamımızı değiştirdiğini sandığınız pek çok şarkıyı MP3'ünüzden sildiniz biliyorsunuz.
Hiçbir şey sonsuza kadar acı vermediği gibi hiçbir şey sonsuza kadar arzu edilir olamaz.
Çabalarımız gülünç olabilir saçımı ilk kestirdiğimde korkunç görünüyordum şimdi ise harikayım. Gördüklerimizin, kokladılarımızın, tattıklarımızın bir fikir olduğunu şimdi anlıyorum. İçimde olması mucizeyle ilgili bir fikirdi bunu yaratmış ve sahneye uygun davranmıştım. Bu benim fikrim ve yeniden söyleyeceğim. Bizi en çok kutsallık kirletir Tanrı vardır dersen kutsadığın her şeye hakaret etmiş olursun.
Biz efsanevi bir raslantıydık ama koşullar bazı organları köreltir. (onları değil canım alemsiniz)
Uyum sağlayabiliyorum. Evet şimdi ne yapıyoruz diyebiliyorum. Telefonu elime alabiliyorum. Eğer eski bir duyguyu bize nesneler taşıyorsa ben onlardan kurtulabiliyorum.
Boşluğun yerine gürültüyü koyun.
Karnınız gurulduyorsa konuşup durun, gülün. Kimse duymayacak. kimse, aaa acıkmışsın demeyecek.
Ben vahşi değilim ya da duygusuzluğu önermiyorum. Duygular gerçek nedenleri olmadan sadece kelimedir diyorum.
Üzgünüm'ün yerine mutluyum'u koy. Bu osuruktan bir iyimserlik ya da bilirsiniz 'bilek sporu' yapmak değil.
Başkasını beklemeyin ve kendinizi kurtarmak için elinize ilk çiviyi siz çakın.
Tehlike anında gözlerinizi kapatıp başınızı sallayın.
Ve gülümseyip poz verin.

2 Aralık 2009 Çarşamba

Hava Yastığı

Thom Yorke-atoms for peace


Kötü bir rüya gördüm gülmese anlatırım, gülecek, hatırlamıyorum, anlatmaya başlasam unuttuğumu anlayacağım. Bana sarılır. Sevgili kolların tesellisi. Öncesiyle ya da şimdiyle ilgili değil gelecekle ilgili bir kucaklama. Bu anı hatırlayacağımı söylerim. Ben düşünürüm, aklımdan geçiririm ama o gözlerini aralayıp konuşur. Ben asla öyle ifade edemezdim. Bana güler ve ona hayran oluşum şimdi rahatsız etmez. Bana dokunur ve neden sevişmediğimizi sorar. Bir hava yastığı gibi hızla şişerim. Aklımdan geçirdiğim kötü şeyler yüzünden büyük pişmanlık duyarım aklımızı oynattığımız uzun sevişmenin sonunda bana korunması gereken bir varlıkmışım gibi bakarken. Tam da öyle der. Aklını okuyabilirim tek düşüncesi ben olduğumda. Yanılgılarım onu mutlu eder şimdi. Hatalarımdan zevk alır şimdi. Utançlarımı öyle yorumlar ki hep utanç duyacağım şeyler yapmak isterim. Ben de korkmam. Kör oluyoruz der sonra. Kesildiniz kaburgalarınız açıldı ve kalbinize iğnesini batırıyor. Bu bildiğimiz ışıksız körlük değil, karanlığa gömülmüyoruz, ışığa boğuluyoruz. Kağıdın üstünde bir kaç ıslak fırça darbesi yorumlanacak bir kaç iz. İzlenimler yağıyor derim. Aramızda hiçbir şey kalmayana kadar yaklaşırız. Yapışana kadar. Tanrım! Burada öylesine gerçeğim ki. Korkarım. Hiçbir şüphesi yok. Kendimi boşuna üzdüm. Ben delirmişim, ben üşütmüş olmalıymışım, bu geçmiş ya da şimdinin ötesiymiş. Bu emin olabileceğimiz tek gerçekmiş.

Kollarından ayrıldığımda Leah'nın da ağladığını görüyorum. İçini parçalıyorum. Sanırım sevişseydik daha çok bağlanmayacaktı. Kendimi bok gibi hissediyorum.
Leah, korktuğumu da söylemiş miydim?
Beni o kadar çok sevdi ki artık istemediğimde kurtulabilecek miydim?
Artık ondan bir şey isteyemeyeceğim kadar çok kendini bana verdiğinde, işte olan da buydu zaten onu nasıl geride bırakacaktım?
Leah, onun deli olduğundan şüphelendiğimi de söylemiş miydim?
Bana bağlanıp hayatımı yok edecekti.
Ben aptal ve şımarık bir götüm. Bunu da eklemiş miydim?
Bu kadar sevdiği için onu küçümsemiştim. Doğru anlatabiliyor muyum?
Benim için üzülmeden önce iyice anlamaya çalış.
Bana bağlanmadan, bana içini açmadan, herkesten bir bok varmış gibi kaçırdığın ruhunu açmadan önce iyice düşün.
Beni seviyordu hep sevecekti, sevmek zorundaydı öyle görünüyordu o zaman artık tamamdı. Onunla işim bitmişti. Sizi annemle tanıştırayım.
Leah, kısa bir süre sadece bir an! Korkudan, artık o olmadan yaşamanın bir yolunu bulamam diye tıpkı onun benimle savaştığı gibi içinde, ben de onunla savaştım.
İkiyüzlü, yalancı bir kaltak bulmaya çalıştım onda.
Ne ararsan onu buluyorsun.
Kendimi suçluyor gibi yapmam lazım. Adalet duygumu beslemem lazım.
Büyü bozulunca artık bir fareyim. Islak, tüyleri diken diken bir fare.
Büyü bozulunca yüzyıldır uyuyan kaltak uyanıyor.
Büyü bozulunca dans eden ayaklar duruyor.
Büyü bozulunca sesim farenin çığlıkları.
Mızmızlanıp dururken sana üzülerek siktir git diyorum.
Öfkelenip bunu benim yapmamı istemişti. Birbirimizi avlamaya çalışıyorduk artık demek ki.
Kendini kandırmak zor değil nereye dokunacağını bil yeter. Açılan boşluğu gürültüyle doldur. Birazdan yapacağım gibi. Diğerleri gelince. Arabalar dolusu insan ellerinde içkilerle, pizza kutularıyla, sigaralarla, haplarla, enerji içecekleriyle, amfiyle, iki elektro bir bas gitarla, zillerle, mikrofonlar ve karaoke cdleriyle gelince mutlu fotoğraflar çektireceğiz. Üstümüzdekileri çıkarıp, daha çok teşhir edip, bedenlerimizi ve onlara bulaşan izleri göstereceğiz. Dillerimizi çıkarıp, kaşlarımızı çatıp ellerimizle işaretler yapıp poz vereceğiz. Göz kırpıp yakışıklı olacağız. Sert bakıp siyah askılı elbisemizden beliren göğüslerimizle seksi olacağız. Bir koltuğa üst üste yığılıp poz vereceğiz. Bir anda ciddileşen adamlar göreceğiz, her fotoğrafta aynı pozu verebilen insanlara tanık olacağız, fotoğraflarına benzemeyen daha yaşlı daha çirkin daha yamuk çıkan insanları göreceğiz. Gözlerimiz kapalı çıkacak. Konuşurken çekecekler. Videolar çekeceğiz uçtuğumuzda. Sebepsiz yere gülen insanlar göreceğiz bir modern baş yapıt olacak bu. Kendini kaybedip şarkı söyleyen salaklar göreceğiz. Hoş göremeyeceğimiz aptallar, sik kafalı gerizekalılar olacak. Bize yapışacak ve bizi öpmeye ellemeye çalışacaklar. Kiminle yatabileceğimize şöyle bir bakacağız. Kime verirdik düşüneceğiz. Aklımızdan kovmadan önce bir kaç kişiyi hayal edeceğiz. Sürekli yanak yanağa verip fotoğraf çektirdiğimiz kız mesela? Arkadaşlarınızın size ayarlamaya çalıştığı şu siki pantolonundan fırlamak üzere olan herife ne dersiniz? Gözünüz sürekli kayıyor olmasa ne kadar hoş biri olduğunu fark edebilirdiniz. Buna ihtiyacımız olacak bu heyecan olmadan yaşayamayız. Güzel bir fotoğrafımız olmalı bakıp beğendiklerimize benzemeli görüntümüzü dolaştırıyoruz, suretimiz, temsillerimiz iletişim kuruyor. "Ben güzelim." "Ben hazırım." "İstersen yaparız." "Ben sadece takılıyorum." "Orda dur." "Seni küçük amcık." "Belayı seviyorsan gel ve bulaş." En çok da "Buraya ait değilim" demeye çalışan duyarlı abazalar. Burayı penisler ve vajinalar gezegeni gibi görmek istiyorsanız hiç durmayın. Bana bir içki doldurur musun? Kadehini sıkıca kavrayın ve içine ne istiyorsa yavaşça doldurun.
Bunlar başlamadan önce arzulanabilir görünmem lazım. Yeni saçlarım ve yeni kıyafetlerimle hazır olmalıyım. Bir tavırda karar kılmalı sonra uçtukça onu aşmalıyım.
Leah giyinmeye gidiyor.
Bir hava yastığı gibi hızla şişiyorum.