18 Kasım 2009 Çarşamba

Director's Cut


Dur bakalım hızımı almışken. Şimdi dur. İçerden sesleniyorum. "Sevgilim senden haber alamıyorum." Acı beni Bir kaç parçaya ayırdı. Çok fazlasına belki de ve toparlanmaya çalıştıkça parçaların üst üste geldiğini asla eski yerlerine uymadığını görüyorum. Sen benim devamlılığımsın. Bir önceki sahneden hatırladıklarım. Birlikte film izliyoruz. Ayaklarını ayaklarımın üstüne koyuyor çünkü bana dokunmadıkça tamamlanmadığını düşünüyor. Yarım bırakmakta özgürüz. Yarım bırakmayı istiyoruz. Soluğunu yüzümde hissediyorum. Seni istemeye devam ediyorum. Gözümün önünde apaçık. Halsiz bacakların. Hassiktir! Bunu aklına sok, bir daha asla yoksunuz. Sevdiğin ve sana ait bir parça olduğuna ilk andan beri emin olduğun birini terk edebilmek nasıl bir cesaret ister biliyor musun? Nasıl bir kararlılık? Nasıl bir aptallık bu gerçekten buna inanıyorlar. Her gün kendine yalan söylüyorsun devam et. Ortak arkadaşlarımız -aşağılık sülükler- haber taşıyorlardı. Gayet iyi görünüyor. Bok gibi görünüyor. Biriyle birlikteymiş. Her gece ağlıyormuş. Haber çöplüğü. Biriyle mi? Bu aklımda tek kalan. En iyi açıklama bu. Porno filmlerde gözyaşı döken adamlara döndüm. Tanrım ona bunu yapıyorlar şimdi! Sıcak suyun altında düşündüğünüz şeyi yapmıyorum. Bir başkasına geçmeden önce eliniz mutlaka kendinize döner değil mi? O zaman geldiğinde onunla başlayan hayaline öfkeden deliye dönüp başkasıyla mı devam edeceksin? Kendine dokunurken ve bunu başkasının yaptığını hayal ederken al bakalım adi fahişe bu senin kaltaklığına benim zavallı cevabım mı diyeceksin? Zafer çığlıkları atarken ben bir başkasının kabusuydum. Ellerimin arasındayken ve bir daha asla öyle hissedemeyeceğimizi düşündüğümüz şeyler yaparken ikimiz de o anda kalbi kırılan birilerinin olup olmadığını düşünmüyorduk aklımızdan bile geçmiyordu geçmeyecekti. Kimseyi siklemiyordum. Ben yeniden doğuyorum bana iyi bakın. Gözlerine bakıp doğuyorum. Yaptığım her şey, her davranışım sevgimi anlatıyor. Konuşamıyorum, çabalıyorum, bir şeyler söylüyorum, sesler çıkartıyorum ve sesini dinliyorum. Çok ses var. Çok tat var. Çok koku var. Sana bağlıyım. Öyle kalmak istiyorum başka istediğim bir şey yok. Çok tat, koku, ses, akışına yetişemediğim gözümün önünde ve beynimin içinde çok görüntü, öldürüp dirilten binlerce dokunuş, cisimlerin, eşyaların, örtülerin, soğuk metallerin, sivri komodin köşelerinin, saçından kurtulmuş lastik tokanın, tokadan kurtulmuş saçlarının, aşağıya uzanırken bacağıma sürtünen ayak parmaklarının ve bacakların sardığında sıcaklık, ıslaklık, dilin ıslaklığı ve zevkle dolan gözlerimizin ıslaklığı ve irileşip belirginleşen dokular (birazdan hasar görecekler ne güzel) dişlerin keskinliği, kazaların heyecanı, önce her şeyi vaad eden tüm resmi bir anda gösterip sonra da köşe bucak kaçıran zevkler, sevişmenin kısa hafızası, inleyip soru sormak bu da neydi? bu güzeldi! unutmak hemen ardından neyi? hemen hatırlamak ah işte bunu! unutmak hatırlamak unutup hatırlayacağın güzel şeyi beklemek, küçük hatırlatmaların büyüyüp o anın kendisine dönüşmesi. Dur da bir bak basit sikişmenin ballandırılmış anlatımına son ver. Herkes bunu yapar. Basit sikişip karışık düşünür. Özür dilerim. Gerçekte böyle düşündüğüm için değil yazdığım için kendimi yazmak zorunda bıraktığım için öfkeden böyle söylüyorum. Çirkinleşiyorum. Belki hak verebilirim kendimi yeterince aşağıladığımda beni artık istememesine. Okuma ihtimali yok. Bunu yapmayacağımı bilir öyle düşünür. Yine de o ihtimali hayal edip yazıyorum. Bunun ne boka yarayacağını hiç bilmiyorum. Bana artık birlikte olamayacağımız bildirildi. Evet bu oldu. Hakkımda böyle düşünmeye bir son verin sizce ben siki elinde gezen ne olup bittiğini kavrayamayacak kadar dikkatsiz bir hödük müyüm? Hatırlamaktan nefret ettiğim işaretler görmediğimi mi düşünüyorsunuz. Hassiktir! Bu okurken en sevmediğim şey. Yazanın "siz" dediği birileriyle konuşması. Siktir git. Hiçbir şey iyi gelmiyor. Dilimden acemilik akıyor. Şöyle oluyor O duruyor. Tek gözünü açıp saçmalığa bir göz atıyor. Kollarımda ağlarken ona baktım onunla ağladım. İyi bok yedim. Demir maskeli adam gibi karşıma dikilip karşım da sayılmazdı gerçi basit cümlelerle, basit duygusuz cümlelerle uzatacak ve böylesine duygusallaşacak bir şeyler olmadığını söyledi. Bakın biraz karşılaştırmalı tarih okusanız tutarsızlığı göreceksiniz. İstemiyorum işte! İyi be ben de istemiyorum. İstediğimi biliyorum parçalar halinde oturup aralıksız kendimle konuşup yeniden kurguluyorum. Bunu herkes yapıyor. Bir yapımcının bir de yönetmenin kurgusu gösterime giriyor ve kesilmiş sahnelere bakıyoruz hep birlikte. Her bir parçam birlikte olduğumuz bir yere gidiyor. Seni ne olursa olsun bulurum seni asla kaybetmem. Bul. Onu bir kere bulmuştum. Tek bir parçam bile tüm hikayeyi taşıyabilir onu anlatabilir çünkü her bir parça en az kendini bile temsil etse her bir parça sadece bir parça anlamına bile gelse en azından bunun parçalanmayla ilgili bir hikaye olduğu anlaşılabilir. Korkularımı anlattım ve onu en büyük korkuma dönüştürdüm. Korkularımı alıp onları geliştirdi onları doruğa ulaştırdı. Sulugözlü bir yazıcılık yapabileceğim en boktan şey ama en fazla bunu yapabiliyorum. Yeteneklerim sınırlı fazlası yok. Siktiriboktan bir film izliyoruz ama çılgıncasına mutluyuz. Siktiriboktan filmi yarım bırakıp peş peşe sevişiyoruz. Kaza geçirmiş gibi yerlerimize dönüp tüm gece gülümsüyoruz. Bunların hepsini gittiğim her yere taşıyorum ve başkalarıyla yürürken sesimi kesiyorum. Güzel hatırlara odaklanmış gülümsüyorken bir kamyon ezip geçiyorcasına gerçek beliriyor. Gerçek dediğim bir bok değil. Yan yana koyun bir kokunun ardınca gidip güzel bir akşam yemeğini hatırladınız ya da uzun sessiz bir öpüşmeyi ve işte tam o anda yan yana koyacaksınız ya beyninizde açılan komşu pencerenizde onu başkasınınkini ağzına almış yavaşça inlediğini doğrusu hımmmm mmmm mmmggg gibi sesler çıkarıp çıldırdığını görüyorsunuz. Tek derdim bu değil mi? Tek sorun bu. Sevip sevmemesi değil. Bana hassiktir deyin. Ne bok yerseniz yiyin. Bu saf ve gerçek bir korku ve sevip sevmemesinden bana bir daha öyle bakmayacak olmasından duyduğum üzüntüden hiç de ayrı değil. Bunun izleri onun şimdi asla kabul etmeyeceği yıkıcı kıskançlığında da vardı. Beni küçümsemeden önce kendi aşağılık hallerinizi düşünün kaldırımda oturmuş elinizde çiçek (!) daha yaratıcı olamazmışsınız gibi yalvarırken, o biçimsiz o çirkin kısa kıllı bok kız için gözyaşı dökerken düşünün kendinizi. Defalarca arayıp yüzlerce mesaj atıp evinin önünde bekldiğiniz zamanı. Onu arkadaşlarına kötülediğinizi, onun isminin önüne 'orospu'yu ekklediğinizi, mektuplar, e-mailler yazdığınızı, msn'de titreşim gönderip msnin sizi uyarmak zorunda kalmasını, kendinizi acındırdığınızı, kafanızda çektiğiniz filmde flashforward ile yaptığından pişman olduğu ana gittiğinizi (bu ne işe yarayacak allahaşkına)tek başınıza 'hüzünlü hüzünlü' yürüdüğünüzü (bir de kulaklıklarınız olur şarkınızı dinlersiniz dünya sizin klip setiniz zaten zavallılar) şimdi yeniden deneyin küçümsemeyi ve başardığınızı göreceksiniz yine de size aşağılık ve zavallı görüneceğim sizin de aynı durumda bana görüneceğiniz gibi. Her parça aşağılık bir parça olduğu gerçeğini bile temsil etse bunun en azından aşağılanmayla ilgili bir hikaye olduğu anlaşılabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder