17 Kasım 2009 Salı




Sıcak suyun altından hiç çıkmak istemedim. Ve sakın bu sürede ağladığımı filan düşünmeyin. Ağladığımı şöyle fark ediyorum bir film izlerken artık konuşulanları anlamamaya ve ekranı net görememeye başlıyorum. Fakat çok sinirleniyorum buna uzatmasanız iyi edersiniz. "Bak" dedim bana mutlaka yazmalısın diyen arkadaşımın birlikte yaşadığı adama "hayatımda gerekmedikçe hiçbir şey yazmadım ve bunu yapanlarla da hep dalga geçtim (burada biraz yalan söylediğimi itiraf etmeliyim. herkesten gizli bir şeyler yazardım ve pişman olup uzun süre elimi sürmezdim.) ben böyle rahatlamam." "seni ne rahatlatır sikişmekten başka peki?" Burada biraz güldük. Ne yapacağımı ben bilirmişim ne de olsa onun keyfi yerindeymiş. Biraz ısrar edip beni ikna etmesini istiyordum sadece. Fakat bunu itiraf edene kadar tek kelime daha etmedi. Kibirli bok. Başkaları okursa kendimi bir tek ben aşağılamazmışım. İlk başta kafam beton gibi olduğu için anlamadım ama o gülmenin eşiğinde zor durduğundan sonunda iyice götoğlanına döndüğümü anladım. Fakat gülmeden edemedim. Gerçekten özür dilerim. Gece uyumadan önce bazı sesler duydum birbirinden kopuk cümleler. Küfürler. Ve sırf sizi rahatsız etmemek uğruna buna engel olmak istemiyorum çünkü zaten siz de benim yaptığım gibi çoğunu okumuyorsunuz bile. Etrafımda çok ölü olması bana umursamaz olma hakkını veriyormuş gibi hissediyorum. Öldüler ve ben yokluklarına alışmaya çalıştım sanki bir odadan diğerine geçiyorlardı hala. Fakat bana hayatımı bıraktılar yani şimdi büyük bir hızla yaklaştığım hayatı. Çabuk yok olmamak için verdiğim sözü şimdi unutuyorum. Çünkü sadece sözlerimi tutmak beni iyi biri yapmaz. Doğru zamanda bozabilir ve o an için pek anlaşılmayan kararlar verebilirim. Başkaları korkuyor. Kimse karar vermenin ne kadar zor olduğunu bilmiyor ve kararını verenlere yeterince saygı göstermiyorlar. Ben de göstermiyorum. Çünkü şu anda yanımda olmayı tercih etmesi başka herhangi bir şeyden daha önemli. New York'ta herkes yabancı olduğumu biliyor ve yine de orada herkes yabancı. Bu kentin klişesi bu. Yabancılık hissi sizi New York'lu yapıyor. Sanki merkeze hiç ulaşamıyorsunuz ama yine de sizin içinize akıyor. Düşünün ki Tanrı dillerini karıştırmış, onları yabancılaştırmış ama onlar kuleyi inşa etmekten vazgeçmemişler. Şehri terk etmemişler. Onlar sadık babilliler. Basit olan, kolay olan bu olduğu için değil ne zaman şehirden bahsedilse insanların aklına bu efsane geldiği için değil (yine de efsane her şehrin dokusuna sızmıştır) New Yorklular kendilerini öyle hissettikleri için. Bir zamanlar Ground Zero'nun yerinde yükselen kulelerine Babil Kulesi benzetmesi yaptıkları için. Tuhaf değil mi? Ardından gerçek babil bombalandı. Sembolden gerçeğe ve yeniden sembole. Bir yabancı herkesten daha iyi bir New Yorklu olmaya adaydır. Tabii bunlar benim işe yaramaz düşüncelerim. Bunu orada hangi akla hizmet dile getirdim bilmiyorum. Zaten yeterince dalga geçiyorlardı. Batılı kaşifler nasıl doğuda bir efsane bir gizem arıyorsa ben de onların 'boktan' şehirlerine aynısını yapıyormuşum. "İş gezin mi bu? Grafik filan mı çizeceksin" Bok kafalıların anladıkları bu ama yine de haklı tamam rahat duruyorum. Orada da tıpkı Amerikada yapılmış bu resimdeki gibi suyun altına girip kamburumu çıkartarak duruyordum. Her gece uçmazsam buna katlanamayacağımı düşünüyordum. Buna kimse itiraz etmiyordu. Suyun altında düşünüyordum. Aklımı sikeyim diyordum kendime, yanlış yaptığım her şeye lanet ediyordum. Bir teste dönüşmüştü ve ben panikle hep yanlış cevabı veriyordum. Demek istediğim bu değildi. Bunu yapmazdım. İçimde ona yeniden sarılacağımla ilgili bir inanç kıpırtısı arıyordum. Sakin ol iyice bok etme yeterince sıçtın ve bokuna basıp düştün. Sakinleştiğimi sandığımda sanki inadına kendime bir şeyler hatırlatıyordum. Bana sarılıp sakinleştiği, beni elimden tutup sürüklerken istekle baktığı bir an. Hassiktir! Bu bir daha asla olmayacak. Giderek soluyor. Bu zavallı halimden utanç duyana kadar orada bekliyordum. Bazen gurur gecikiyor. Hala da öyle. Bir süre ne yaparsam yapayım bu sevgisinin artmasına yol açtı. Ne yaptığımı hatırlamaya çalışıyorum. Geciken gurur kendimi korumak için harekete geçiyor. Sikerim neyse ne! Suyu kapatıp çıkıyordum ve ayağım kayıp sendeleyinceye, yavşakça bir korkuyla düşmemek için kıçımı yırtana kadar kendime çok inanıyordum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder