21 Kasım 2009 Cumartesi

'Günaydın Sert Çocuk'


Hadi artık bu işe bir son verelim. Her gün tekrarlamak bir işe yaramıyor. Son verelim. Biliyorum şimdi bana acı vermekten hoşlanan bir sürtüğe dönüştü. O bir sürtüktü. Kime sorsam söylerdi. Kendisi de. Ben adi bir sürtüğüm aslında beni abartıyorsun derdi. Bir sürtük gibi kendini haklı bulurdu. Herkes sürtük olduğumu düşünüyor diye üzüldüğünde artık ben de bunu bir olasılık olarak değerlendirmeye başlamıştım ama onu kimsenin böyle düşünmediğine çeşitli şekillerde inandırmaya çalışmıştım. Sen sadece benim sürtüğümsün. Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıştım. O aslında neyse oydu. Benim sarsıntım kısa sürmüştü şimdi o beni sallayacaktı. Onun benim için geldiğine hemen inanmıştım o da öyle. Beni bırakmak istemedi. Hayatının sonu gibiydim. Onu bacaklarından tutup yeni hayata çeken. Yeni hayatının ilk şaplağını kıçında hissettiren. Onu besleyen. Emziren.
İçindeyken doğru geliyor. Ona bunun olabileceğini gösterdim. Ona bir ön gösterim verdim. İzlemekten bakmaktan zevk aldığı bir şeyler verdim. Tüm hayatına yayılabilecek bir bağımlılık verdim. Sürekli caddenin aynı noktasında birileriyle karşılaşıyorum. Mesela seviştiğimiz bir andayken aklım. Mesela söyleyemediğim öfkem içimde adımlarımın hızıyla paralel yükselirken. Karşılaştığım insanlar beni yavaşlatıyor ve düşüncelerimi kesintiye uğratıyorlar. Hareket ettikçe düşünüyorum. Hareket ederken biliyorum. Durunca unutuyorum. Olmaması gereken zamanda bana aşık olmak üzere olan kadınlarla göz göze geliyorum. Bana aşık olmak üzereler, aşık olmak istiyorlar, beni hayatlarında istiyorlar. Çünkü çoktan ölmüş olan annemin güzel gözleriyle bakıyorum onlara. Çünkü çoktan ölmüş olan annemin güzel dudaklarıyla gülümsüyorum. Çoktan ölmüş olan babamın yadigarını taşıyorum, kuşaktan kuşağa bacak aramda. Ailemizin sürprizli yanlarıyla doluyum. Daha da önce ölmüş olan dedemin kemikleriyle ayakta duruyorum. Büyükannemin teniyle. Fakat sadece bu değilim ben. Çoktan ölmüş olan annem gibi çoktan ölmüş olan babam gibi kendimi mutsuz ediyorum. Bunu düşününce onları birbirlerine çeken şeyin zayıflıkları ve mutsuzlukları olduğunu anlıyorum. Eğer kalıtım bu kuşağı atlamış olsaydı ben kendimi yazarak bu hale getirmeyecektim. Anlayışlı olmak ve yüzüme sakin bir gülümseme yerleştirmek istiyorum. Olmamam gereken bir yere gidip orada aptal gibi durmamalıyım.
Bana günaydın diyor eli külodumun içinde.
Günaydın sert çocuk.
Günaydın koca çocuk.
Bakalım burada ne var?
Bacağına ya da kalçasına sürtündü sadece.
Artık beni bırakmıyor. Yatışıp sakinleşene kadar. İkimiz de boşalana kadar. Boşalmadan önce yalvarıyor, boşaldıktan sonra kurumuş ağzının içinde dili ıslaklık arıyor. 'Günaydın sert çocuk' yumuşayıp sakinleşiyor. Bana bakıyor burada benimle kalmak istiyor. Benimle iyi olduğuna inanıyor. Tüm istediğinin bu olduğuna inanıyor. Hala titriyor ve hala akıyor. Telefon çalabilir. Kapı çalabilir. Dışarıdan bir ses gelebilir. Komşular gürültü yapabilir. Bir şey devrilebilir ya da bir eşya tıkırdayabilir. Bir arabanın farı içeriyi tarayabilir. Pencerenin gölgesi oradan oraya savrulur o zaman. Dışarıda olan her şey dışarısı hayat mı şehir mi trafik mi kalabalık mı neyse bu anı yeniden kurgularken gerçekliğini arttırmak için sadece bir ayrıntı. Bunun dışında var olmalarını istemiyoruz. Değişen ışık bize zamanı değil başkalaşan biçimleri hatırlatsın sadece. Bunları düşünmedik.
Of dedik.
Bu kez biraz acıdı dedik.
Isırdın ya hani of çıldırdım orada dedik.
Bunu bana hep yap dedik. Daha hemen orada flashbackler başladı. Ağzımda meme uçlarıyla ilk anı belirdi. Birbirine iğnelenmiş parçalar belirdi. Görsel kışkırtıcılar. Karşılıklı mutluluk ifşası. Kalçalarına yapışıp içine gömülürken. Kendimle konuşuyorum. Tut kendini! Tut! Saatler sonra dokularınız parçalanınca durur sıcak akıntılarla boşalırsınız. Kendimle konuşuyorum. Mutluyum. Hayvanlaşmak umrumda değil. Susmalıyım. Tıpkı onun gibi inleyip anın içinden konuşmalıyım. Zevkin ve çaresizliğin dilini kullanarak. Bana hissettiklerini yaşayabileceğini bilmediğini söylüyor. Bana sürtük ağzıyla yalan söylemediğini umuyorum. Mutluluğun ve bağlılığın sonunda kaçınılmaz şekilde nefret ediyorum. Çünkü beni öldürebilir bana ne isterse yapabilir. Bana ne isterse yapacak. Beni öldürecek. Çünkü ben bir sürtüğüm diyor. Sürtük yüzümü bile görmek istemiyor. Ve ona dokunursam biliyorum ki çığlık atacak. Beni kaçıran bu oluyor. Yol boyunca ağlama krizilerine tutulmama neden olan şey tam olarak bu. Uçak yükselirken bedenimin G'ye dayanamamasını istiyorum beni bir jetle uçurmalarını ve iç organlarımın 5-10 cm kadar yer değiştirmesini istiyorum. G-LOC'tan bilincimi kaybetmeyi ve ne için ağladığımı unutmayı istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder